9 Kasım 2013 Cumartesi

Kurban Bayramı Rotamız/ Yunanistan Gezisi

Merhabalar,

Kurban bayramında nişanlımla birlikte dolu dolu ve çok güzel bir tatil gerçekleştirdim. Tatil rotamızı ve gittiğimiz yerlerle ilgili detayları anlatarak ileride aynı yerlere gitmek isteyenlere yardımcı olmayı ümit ediyorum.

Güneyli ( Saroz )

Ailemin yazlıktan İstanbula dönmemiş olması nedeniyle öncelikle bayramlaşmak için Saroz'un Güneyli Köyü'ne gittik. Ailem orada Orkide Sitesi'ndeki yazlıkta geçiriyor yılın neredeyse dokuz ayını..
Babamın çok yakın bir arkadaşını ziyarete gittiğimizde tanımıştık Orkide Sitesi'ni ve çok ama çok beğenmiştik. 1999'da aldığımız yazlığımıza, o seneden beri her yaz gidiyoruz. Ailem artık orada yaşıyor sayılır :) Bizde kardeşimle birlikte yazın haftasonları gidiyoruz. Senelik tatilimizin hepsini orada geçirmeyi tercih etmesek de oraya gitmeden de bir yaz geçiremiyoruz..
İstanbuldan araba ile Güneyli Köyü'ne yaklaşık 4 saatte gidebiliyorsunuz, Gelibolu'ya 8 km kala tabelasını görünce zaten Güneyli diye tabelada görünmüş oluyor.
Güneyli , sakin ve huzurlu bir yer. Denize girebileceğimiz 3 tane plajımız var. Orfoz olarak geçen yer otellere en yakın sahil. Orfoz sahili boyunca yazın açık olan küçük cafeler, restoranlar var. Plajı kumsal, denizi pırıl pırıl ama denizde ilerlesenizde derinleşmiyor. Çocuklar için çok cazip olmakla beraber, ben bu tarz denizde yüzmeyi sevmediğimden orfoza denize girmeye değil sadece sahil boyunda yürümeye gidiyorum. Yaz döneminde şezlong kiralayan bir çok yer var ama şezlongsuz da hasırınızla gelip kumda güneşlenmeniz mümkün. Orfoza yakın yerlerden günübirlik gelenlerde çok olduğu için yazın kalabalık olabiliyor, şezlong kiralamak isteyenlerin erken gidip yer bulmasında fayda var. Ortakoy olarak geçen plaj sadece Orkide Sitesi sakınlerine özel, kumsal yok onun yerine sahilde betondan yapılmış oturma yerleri var. Şezlong yada minder kiralayarak oturmak mümkün. Ortakoy iskelesi olan ve özellikle gençlerin en çok tercih ettiği yer. Yazın yüksek sesle müzik çalan, okey oynayabileceğiniz hareketli bir sahil. İskeleden girmeyip sahilden girmeyi tercih edecekseniz mutlaka yanınızda deniz ayakkabısı getirmeniz gerekiyor çünkü deniz kestanesi var ve ayakkabısız girmek sakıncalı. Bir diğer plajımız ise Fatma Kadın Koyu.Burası benim favori yerim.Sahilde şezlong kiralayarak oturmanız gerekiyor çünkü kumsalı yada düz betonu yok. Denize girerken yanınızda deniz ayakkabısı getirmenizde fayda var ama deniz ayakkabınız yoksada denizin girişine konan çuvalların üzerinden kestaneli bölgeyi atlatmak mümkün.
Deniz kestaneleri denize girişte çok kısa bir alanda var, o bölgeyi atlattıktan sonra ayaklarınız kuma basıyor ve muhteşem bir deniz sizi bekliyor.Körfez olması, denizin kendi kendini temizlemesi nedeniyle hep pırıl pırıl, 1999'dan beri denizde bir kere bile deniz anası görmedim sadece berrak su.. Denizi buz gibi olmakla beraber, birkaç kez girdikten sonra bağışıklık kazanıyorsunuz soğuk suya. Özellikle temmuz ve ağustos aylarında su soğuk oluyor, eylül ayı ise denizin en güzel zamanı...

Fatma Kadın Koyu'ndan 2 resim ;


Akşamları Sarozda yapılacak çok fazla birşey yok, Orfozda sahilde yürüyüş yapıp, sahilde nargile cafede nargile içmek yada Roma Dondurmacısında dondurma yemek dışında..
Eğlenmek isteyen yazlıkçılar genelde Gelibolu'daki barlara gidiyorlar. Ama kısa bir tatil için gittiyseniz huzur bulmak dışında bir beklentiniz olmuyor Güneyli'den..
Güneyliyi bu kadar anlatmak yeter :) Gelelim bayram tatiline..Ekim ayında gitmemize rağmen çok güzel bir hava vardı ve gündüz yarım kollu tshirtle üşümedik. Kahvaltıyı ve öğlen yemeğini bahçede yedik. Daha sonrasında da Orfoz sahilinde yürüyüş yaptık. Yazın bitmiş olması nedeniyle sahildeki çoğu cafe kapatmıştı, açık olan bir-iki yer vardı. Onlarda sanırım kapatmak için bayramın bitmesini bekliyordu. 12 ay açık olan Martı Otel ve sahildeki bir bakkal dışında her yer kapatıyor çünkü kışın..
Akşam hava bir anda soğudu ve biraz üşüyerek geçirdik akşamı. Ertesi gün ise kahvaltıdan sonra bir sonraki durağımız olan Yunanistan'a doğru yola koyulduk.

Gümülcine

Nişanlımın babaannesi Gümülcine'de yaşadığı için Yunanistan gezimiz Gümülcine'de onu ziyaret etmekle başladı. Gümülcine, Yunanistan sınırından yaklaşık 1 saatlik mesafedeki bir şehir. Yunanca ismi Komotini olan bu sevimli şehir neredeyse Yunan kadar Türk barındırıyor içerisinde...
Nişanlımın babaannesi ile bayramlaştıktan ve biraz soluklandıktan sonra şehir merkezine dolaşmaya gittik.
Şehir merkezinde İstiklal Caddesi'ne benzeyen, trafiğe kapalı bir caddeleri var. Cadde boyunca yanyana cafeleri,barları ve restoranları görmek mümkün. Öğrenci şehri olması nedeniyle de gecesi de gündüzü kadar hareketli ve kalabalık..
Girdiğiniz cafelerde Türk çalışanlarla yada Türkçe bilen çalışanlarla karşılaşmanız mümkün, ayrıca insanlar çok sıcakkanlı ve yardımsever yaklaşıyorlar.
Ana caddeyi boydan boya gezdikten sonra, ara sokaklarda dolaşmaya başladığımızda dikkatimi börekçiler çekti ve pis boğazlığıma engel olamayarak börekçiye girdik. Börekleri gerçekten çok lezzetli ve denenmeye değer..
Börekleri afiyetle yedikten sonra gezmeye devam ettik. Gezerken, 1885 yılında Osmanlı döneminde yaptırılmıs Saat Kulesi çıktı karşımıza.. Fotoğraf çekme meraklısı bir insan olarak bir kaç kare fotoğrafını çektikten sonra güzel bir cafede oturup güzel bir kahve içtik.
Daha önce ağustos ayında 2-3 günlüğüne Gümülcineye gelmiştim ve ozaman şehir merkezini gezmeye fırsat bulamamıştım. Ancak bu sefer tam anlamıyla gezebildim. Gezicek çok yeri olmasa da, kısa sürede tüm şehri dolaşabilseniz de keyifli bir yer Gümülcine..
Ağustosta geldiğimizde ise vaktimizin çoğunu "Fener" de denize girerek geçirmiştik. Fener, yanyana işletmelerin bulunduğu deniz kenarında güzel bir yer. Üstelik Türkiyedeki gibi şezlonglar için herhangi bir ücret almıyorlar,sadece yediğinizi yada içtiğinizi ödüyorsunuz plajdayken.Yaz aylarında yolunuz Gümülcineye düşerse mutlaka Fener'de denize girmeli ve suyun keyfini çıkarmalısınız.
Gümülcinede bir gece kalddıktan sonra ertesi sabah erkenden yine düştük yollara..

Kavala

Arabada yol kenarlarında bulunan, içinde mum yanan kilise maketine benzer şeyler dikkatimi çekti. Nişanlıma bunların ne olduğunu sorduğumda, onların orada ölen bir kişinin anısına ailesi tarafından yaptırıldığını söyledi. Yol boyunca onlarla karşılaştığımda içimi bir hüzün kapladı, kendimi kötü hissettim..Yolun kısmen boş olduğu bir anda resmini çektim, umarım kimse bu hareketimi saygısızlık olarak algılamamıştır.

Gümülcüneden çıktıktan yaklaşık olarak 45 dakika-1 saat sonra Kavalaya vardık.Kavala deniz kenarında çok güzel turistik bir şehir. Şehre girerken 16.yüzyılda, Osmanlı döneminde yapılmış olan Su Kemerleri'nin altından geçtik ve bir an için kendimizi Fatihteymiş gibi hissettik :)


Araba ile Kavala şehri içinde bir tur attık, Kavala Kalesi'ni gördük ancak arabayı park edecek boş alan yada müsait otopark bulamadığımız için kaleyi gezmeye gidemedik. Kaleyi gezmek yerine arabaya Kavala kurabiyesi alıp afiyetle yedik .) Kavala Kurabiyesi bizim un kurabiyelerimize benzeyen, içi badem dolu bir kalori bombası..Ama tadı enfes.. Mutlaka denemelisiniz :)
Kavaladan bir sonraki durağımız olan Taşoz adasına ulaşmamızı sağlayacak Keramotiye doğru yola çıktık.
Kavalanın çıkışında karşılaştığımız tabela bizi şaşkınlığa sürükledi. İnsanlar bize çok sıcakkanlı davranırken böyle bir tabelayla karşılaşmayı hiç beklemiyorduk. Tabelada Kıbrıs haritası gösteriliyor ve KKTC'nin olduğu taraf kırmızıya boyanmış ve altında "Unutmayacağız" yazıyor. Ancak tabelaya rağmen yaşayan halk kesinlikle böyle düşünmüyor.

Taşoz Adası

Taşoz adasına geçebilmek için Keramoti'den kalkan feribota bindik. Keramoti, sevimli ve küçük bir kasaba. Yazın çok sık olan feribot seferlerini ekim ayında olmamız nedeniyle azaltmışlar, ancak şansımıza feribot iskelesine ulaştığımızda kalkacak olan bir feribot vardı ve beklemeden ona bindik. Yalnız tuhafımıza giden, feribotta boş yerler olmasına rağmen, araçları kapı bile açılmıyacak kadar dip dibe parkettiriyor olmalarıydı. Feribotta Taşoz Adası-Keramoti sefer saatlerini yazan bir program vardı, ondan alıp dönüş için çantamıza attık.Programı alırken gözüme Taşoz adasının haritası ilişti. Haritanın üzerinde 6 euro fiyat yazıyordu, ben almaya yeltenmiştim ama neyseki nişanlım beni fiyatın çok olması nedeniyle durdurdu :) Normalde eli çok açık olan ve alalım dediğim hiçbirşeye karşı çıkmayan nişanlımın haritayı alma demesi garibime gitsede çok doğru bir karar verdiğini otele gidince anladım. Çünkü feribotta satılan haritanın çok daha güzelini kaldığımız otel bize bedava olarak verdi :) Feribot yaklaşık olarak 40 dakika sürdü, feribottan indikten sonra önceden booking.com üzerinden yaptığımız Akti Otele doğru gittik. Otelin hemen limanda yer alması nedeniyle otelin yerini bulmakta herhangi bir zorluk çekmedik.Otelde bizi çok sevimli bir bayan karşıladı. Eşyalarımızı bırakıp adayı gezeceğimizi söylediğimizde, bize adanın haritasını verdi ve hiç üşenmeden gitmemiz gereken yerleri tek tek anlattı.


Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra arabayla adayı turlamaya ve oteldeki bayanın bize işaretlediği yerlere gitmeye başladık. Adanın çevresi 90 km ve haritada da görebileceğiniz gibi denize girilecek pek çok plajı mevcut. Adanın tamamını turlamak araba ile yaklaşık olarak 2-2.5 saat sürüyor, yollar virajlı ve yol boyunca yemyeşil ormanlar size eşlik ediyor. Otelden çıktıktan sonra ilk istikametimiz bayanın çok övdüğü Saliara Plajı.Çok güzel bir ormanın içinden geçerken bir anda asfalt yol bitiyor ve gerçekten berbat kelimesinin bile az kalacağı bir yolu takip etmek zorunda kalıyorsunuz. Yoldan giderken kadına karşı duyduğumuz iyi hisler yerini öfkeye bırakmaya başlıyorduki gördüğümüz manzara karşısında dilimiz tutuldu ve kadının niçiin ısrarla gidin dediğini anladık.O kadar güzel bir manzara, o kadar muhteşem bir renk ve deniz karşıladıki bizi yolun berbatlığını anında unuttuk. Hayatımda gördüğüm en enfes koy... Taşoz adası beyaz mermerleriyle ünlüymüş ve Saliara Plajının üst kısmındaki yerler beyaz mermer dolu..Plajdada beyaz mermerleri görmek mümkün...Suyun rengini görünce cennete düştüm sanırım diyor insan...Gerçekten görülesi gidilesi ve yüzülesi bir yer....Ancak yola mutlaka dikkat etmek gerekiyor, dönerkende geldiğiniz yoldan gitmeniz gerekiyor, beyaz mermerlere doğru çıkarsanız kaybolmanız yada bir uçurumla karşılaşmanız çok mümkün. Arabanızın tozlanmasını,kirlenmesini yada yıpranmasını istemiyorsanız o yola sakın girmeyin. Saliara Plajı mutlaka görülesi bir yer ancak yol o kadar kötü ki iyi bir şöför olmalısınız, arabanız kirleneceğini, arabanın hoplaya zıplaya gideceğini ve yolun gerçekten berbat olduğunu kabul ederek gitmelisiniz. Hava karardığında ve yağmurluyken kesinlikle oraya gitmeyin.
Yanımıza mmayomuzu almadığımız için bin pişman olarak ve yazın mutlaka tekrar geleceğimize söz vererek Saliara Plajından ayrıldık ve adayı turlamaya devam ettik. Her gördüğümüz koyda adanın güzelliği karşısında büyülendik. Akşam otele döndüğümüzde yemek için nereye gidebileceğimizi sorduk ve hemen otelin arka sokağında bulunan Zorbas adlı yere yönlendirildik. Zorbasta Uzomuzu, balığımızı ve mezelerimizi sipariş ederek yemeğimize başladık. Biz yemeğimizi yerken arka masamıza da bir Türk grup geldi, yabancu memlekette Türklerle karşılaşmak pek bi hoşumuza gitti :) Zorbasta balık ve mezelerin hepsi çok ama çok lezzetliydi. Ahtapotu ve kalamarı kesinlikle tavsiye ediyorum. Fiyatlarda hiç abartı değil..

Ayrıca tatlımız ve Yunan salatamızda ikram olarak masamıza geldi.

Selanik

Ertesi sabah erkenden odamızı boşalttık ve ilk feribota binerek adadan ayrıldık. Bir sonraki rotamız Selanik'ti. Selanik'e doğru giderken otobanda yol üzerinde hiç benzinci yok, benzinciye gitmek için otobandan çıkıp az içeride bulunan benzinliklere gidip sonra tekrar otabana bağlanmanız gerekiyor. Bu da zaman kaybına ve boşuna fazla yol yapmanıza sebep olacağından otobana çıkmadan benzini doldurmanızı tavsiye ederim. Selanike doğru giderken otobanda belirli aralıklarla gişeler var. "toll post" yazısını gördüğünüzde gişenin geleceğini anlıyorsunuz ve 2.40 euro geçiş ücretini hazır hale getiriyorsunuz :)Selanik inanılmaz kalabalık ve çok büyük otopark sorunu olan bir şehir. Aracımızı parketmek için Atatürk'ün evinin çevresinde 3 tur atmamız gerekti. Bu arada şehri arabayla gezerken dikkatimizi çeken , çok fazla benzin istasyonu olduğu ve bu benzin istasyonlarının çoğunun binaların altında olduğu idi. Kapalı bir otoparka arabamızı sonunda bıraktıktan sonra Atatürk'ün evine gittik. Hep resimlerde gördüğümüz evi karşımızda görmek hem duygulandırdı, hem sevindirdi hemde Atamıza karşı derin bir özlem duygusu hissetmemize sebep oldu..Atatürk'ün doğduğu odada balmumundan yapılmış heykeli duruyor ve onu görünce gözlerinin dolmasına insan hakim olamıyor..
Atatürk'ün evini Selanikte kime sorsanız biliyor ve size gösteriyor ancak resmi olarak hiç biryerde yönlendirici tabela bulunmuyor. Atatürk'ün evi Selanik Başkonsolosluğu'nun hemen arkasında yer alıyor. Evin karşısında türkçe olarak "hediyelik eşya" yazan bir dükkan var, dükkanı Türkler işletiyor ve içinde evin maketlerini, evin resminin bulunduğu magnetleri vb. byulmanız mümkün.

Preveze


Tatilimizi planlarken Selanik'te Atatürk'ün evi dışında gitmek istediğimiz bir yer olmadığını farkettik bu nedenle evi gezdikten sonra Selanikte bir restoran yemeğimizi yiyip Prevezeye doğru yola çıktık. Selanik ile Preveze arası yaklaşık 4 saat sürüyor, ancak bazı yerlerde yollar tek şerite düşüyor ve zaman zaman trafik oluşabiliyor. Prevezeye doğru giderken yemyeşil yollardan geçtik ve camımızı açıp içeri dolan oksijenin tadını çıkarttık. Prevezeye vardığımızda yine booking.com üzerinden rezervasyon yaptığımız Preveza City Otel'e yerleştik. Otelde en garibimize giden taşozda kaldığımız otelin iki katı fiyatı olmasına rağmen, taşozdaki otelde cattle'ın olduğu ancak preveza city otelde odada cattle'ın olmadığıydı. Otele eşyaları bıraktıktan sonra akşam yemeğimizi yemek ve şehri turlamak için dışarı çıktık. Prevezenin akşamı inanılmaz hareketli ve kalabalık. Sahil şeridinde adım başı kafeler, restoranlar ve barlar mevcut. Bu restoranlardan birine oturduk, tam sipariş vericektik ki arkamızdaki 2 masanın da türk olduğunu keşfettik. Ülkemizden kilometrelerce uzakta bu kadar çok Türkle karşılaşmak bizi hem mutlu etti hemde itiraf ediyorum şaşırttı. Prevezenin bu kadar turistik olduğunu bilmiyorduk :) Restoranda çalışanlar çok güleryüzlü ve yardımsever. Bir akşam önce balık yediğimiz için et söyledik, yanınada oburluğumuzdan kalamar istedik, garson ise etle kalamar olmaz diyip bizi vazgeçirdi. Türkiyede olsa yeterki sipariş olsun, fiyat artsın diye vazgeçirmek bir yana şunu da getirelim bunuda getirelim zihniyeti olduğu için garsonun davranışı karşısında şoka girdik:) Yemeğimizi bitirdikten ve türklerle muhabbet ettikten sonra şehri yürüyürek turlamaya devam ettik. Ertesi sabah Preveze'nin sahilini birde gündüz gözüyle gezelim istedik ve sahilde biraz turladık. Bir sürü balıkçı taze taze tuttukları balıkları yanyana kasalarda satarken Türkler ile Yunanların aslında ne kadar da çok benzeştiğini farkettiik.

Parga

Prevezeden tatilimizdeki son durağımız olan Pargaya doğru yola çıktık. Preveze Parga arası yaklaşık 1 saatlik mesafe,Pargaya giderken sahil tarafından yemyeşil ağaçların içinden çok güzel bir yoldan geçiyorsunuz. Muhteşem Yüzyıl dizisiyle ülkemizde adı anılmaya başlayan Pargayı rotamıza almaktaki tek sebebimiz Prevezeye gitmişken Pargayı görmeden dönmüş olmamaktı. Ancak Pargayı gördükten sonra keşke tüm tatili sadece Pargada geçirseymişiz diye hissettik:)Gezdiğimiz gördüğümüz yerlerin hepsi çok güzeldi ve hepsine iyki gitmişiz desek de Parganın apayrı bir güzelliği vardı. Balayımız için Pargaya mı gitsek diye düşünmüyor değiliz :))Muhteşem bir manzara, muhteşem bir deniz, doğal güzellikler... Hepsini Pargada bulmak mümkün. Tepeden baktığınızda Amasrayı hatırlatıyor hatta :)Oraya kadar gitmişken Parga Kalesine çıkıp muhteşem manzaraya birde oradan bakmak lazım :)

Pargadan aklımız Pargada kalarak ayrılıyor ve Türkiyeye dönüş yoluna geçiyoruz. Tatilin her anından inanılmaz keyif alarak, gezerek, görerek, gerçekten çok güzel bir tatil geçirdik. Kısa sürede çok uzak mesafelere gitmiş olsak da gördüğümüz güzelliklerin verdiği huzur hepsine değdi açıkçası...Bu nedenle fırsatını bulursak böyle bir rotayı gerçekleştirmenizi tavsiye ederim, pişman olmayacaksınızdır eminim..




2 yorum:

  1. Dolu dolu harika bir gezi yazısı. Gitmiş görmüş kadar etkilendim.

    YanıtlaSil
  2. Çok bilgilendirici harika bir gezi yazısı. Gitmeyi düşünenler nereden başlayıp nereleri görmeleri gerektiğini bilecekler

    YanıtlaSil